Pages

26 Ocak 2013 Cumartesi

Test Dışı Teknikler ders slaytları

Devamını okumak için tıklayın...

Üstün Dökmen - İletişim Çatışmaları ve Empati

     Bu kitapta öncelikle kişiler arası iletişim ile ilgili bazı bilgiler veriliyor. Bu bilgiler hem çocukların eğitiminde yararlı olabilir, hem de ailede, işyerinde ve benzeri ortamlarda görülen çatışmaların çözümüne ışık tutabilir.

     İkinci olarak kitapta, geleneksel kültürümüze ve bugünkü yaşam biçimimize yeni bir bakış açısıyla bakılarak bir iddia ortaya atılıyor. Bu iddia, insanlarımızın genelde bireyselleşme ve kendi akıllarını kullanma konusunda çekingen davrandıkları yolundadır. Bu iddiayı test etmek amacıyla çeşitli kültür ürünlerimiz, özellikle edebiyatımıza ve sanat tarihine ilişkin ürünler, psikolojik açıdan inceleniyor.

     Öte yandan Prof. Dökmen iletişim çatışmaları ve empati ile ilgili yeni kuramsal modeller ve sınıflamalar geliştiriyor. Tüm bu yönleriyle kitap hem psikolojiye ilgi duyanlara hem de edebiyata ve sanat tarihine farklı bir bakış açısıyla yaklaşmak isteyenlere ilginç bilgiler sunuyor.
Devamını okumak için tıklayın...

A.Kadir Özer - Ben Değeri Tiryakiliği

     Duygusal rahatsızlıklarımızın temelinde, duyguların ilişkili olduğu olaylar değil, bizim bu olaylar hakkında öğrenmiş ve geliştirmiş olduğumuz inanç ve yorum kalıplarımız ve anlam yakıştırmalarımız yatar.

     Bireylerin davranışlarından, özelliklerinden ya da performanslarından; yani bireyi oluşturan küçük ben'lerinden hareketle, onlar hakkında toptancı bir ''BEN'' değeri oluşturmak, akılcı ve gerçekçi olmanın ötesinde, neredeyse olanak dışıdır. Kendimizi ve çevremizi, tiryakilik yaratan toptancı ''BEN'' değeri ile yargılamak ya da değerlendirmek kolaydır. Ama faturası öfke, kaygı ve çöküntü olarak çok ağır ödenir.

     Prof. Dr. A. Kadir Özer, bu kitabında ''BEN'' Değeri Tiryakiliği'ni analiz ederek Duygusal Gerilimle Baş Edebilme'nin yollarını sunuyor.

     Kendinizi tanımadan, kendinizi dinlemeyi öğrenmeden ve kendi sorunlarınıza çözüm bulma yöntemlerinizi geliştirmeden başkalarına rehber olmak da pek kolay olmayacaktır. Bu açıdan da PDR ve Psikoloji öğrencileri için de çok önemli bir kitap ''Ben Değeri Tiryakiliği''
Devamını okumak için tıklayın...

Uzak Durulacak Kadın ve Erkekler

Yrd. Doç. Dr. Özcan Sezer hocamızın girdiği tüm sınıflarda öğrencilere izlettiği ''Uzak Durulacak Kadın ve Erkekler'' sunusunu video haline getirdik:



Devamını okumak için tıklayın...

25 Ocak 2013 Cuma

İşte İnsan Beynini Geliştiren 10 Roman


      Bilim dünyası sonunda edebiyata da el attı ve insan beynini farklı bir biçimde etkileyen on romanı tespit etti. Listede Tolstoy da var Virgina Woolf da.



      Edebiyatın ‘iyileştirici’ niteliğinden yola çıkan bir grup bilim insanı, nitelikli romanların insan beynini geliştirip keskinleştirdiğini, sosyal bağları güçlendirerek kişiliği değiştirdiğini ve ilişki kurmayı kolaylaştırdığını koydu ortaya. Toronto Üniversitesi öğretim üyesi psikiyatr Keith Oatley ve Ingrid Wickelgren tarafından Scientific American’da yazılan makaleye göre, roman kahramanlarıyla özdeşleşmek, hem hayal dünyasını zenginleştiriyor, hem de sosyal bağları güçlendiriyor. 

     Nitelikli bir roman, bu etkileriyle insan beynini de keskinleştiriyor ve insan davranışlarına ilişkin sağlam ipuçları veriyor. İki bilim insanı, insan beynini en fazla geliştiren on romanı da tespit etmişler. Listede Tolstoy’un Anna Karenina veya Virginia Woolf’un Bayan Dalloway’ın yanı sıra Muhsin Hamid’in 2007 yılında yazdığı ‘The Reluctant Fundamentalist / Gönülsüz Köktendinci’ isimli romanı da yer alıyor. Bakın bakalım, siz ne kadar etkilendiniz bu romanlardan...

     Listede yer alan on roman
- Johann von Goethe / Genç Werther’in Çektikleri (1787)
- Jane Austen / Aşk ve Gurur (1813)
- Nathaniel Hawthorne / Kırmızı Leke 1850
- Gustave Flaubert / Madam Bovary (1856)
- George Eliot / Middlemarch (1870)
- Leo Tolstoy / Anna Karenina (1877)
- Virginia Woolf / Bayan Dalloway (1925)
- Toni Morrison / Sevgili (1987)
- J.M. Coetzee / Utanç (1999)
- Muhsin Hamid / Gönülsüz Köktendinci (2007)

Hürriyet gazetesinin 20 Aralık 2011 tarihli sayısından alınmıştır.
Devamını okumak için tıklayın...

''Helal Olsun''


    
     Petir canavarı Zengo yakalandı.Beş vilayet sınırı içinde sindirip sındırmadığı hiç kimse kalmamıştı.İnsanları titreten haydut,en sonunda kapana kısıldı.Hükümet konağı önündeki caddeden geçerken bütün yol boyu onu görmeye gelenlerle dolmuştu.İki eli,iri baklalı bir zincire vurulmuştu.Sarkan zincirin ucu yerde sürünüp şakırdıyordu.Sağında iki candarma,solunda iki candarma,arkasında beş candarma vardı.
Herkes onu merak ediyor,görmek istiyordu da yine de kimse yanına sokulamıyordu.Arkadaki meraklılar,Petir canavarını görmek için öndekileri ittikçe,öndekiler geri direniyor,canavara sokulmaktan ürküyor- lardı.Candarmaların arasındaki Zengo ilerledikçe,kalabalığı bıçak gibi yarıyor,önü açılıp  boşalıyordu.Ama kaçışan halk,uzaktan da olsa,Zengo'ya bir tükürük atmaktan geri durmuyordu.Zengo'ya taş atanlar bile vardı.Yaşlı kadınlar yumruklarını sıkıyorlardı."Kahrol Zengo!.."  "Geber Zengo!.."
    
      Her eşkıyanın az çok bir iki seveni bulunur.Hiç değilse yakın hısımları sever.Zengo'yu bir tek kişi öz kardeşi bile sevmiyordu.Onun için bir an önce asılmasını isteyenler,kendi köylüleri,yakın hısımlarıydı.
En azgın,en azılı eşkıyanın bile,uydurma da olsa birkaç iyiliği anlatılır,eşkıyanın en canavarı bile masallaştırılır."Zengini soyar,yoksula verir" derler."Öksüz kızlara düğün dernek yapar"derler.Zengo için hiç  kimse iyi bir şey söylemiyordu.Bu Zengo,çocukluğundan beri canavardı.Adam öldürmekten,ama hiç yoktan cana kıymaktan zevk alıyordu.Öldüreceği adamın zengin ya da yoksul,kadın ya da erkek,yaşlı ya da genç olması onun için hiç iyi değildi.Yıllarca dağlarda bir başına gezmişti.Yanına kimse sokulamazdı ki onunla arkadaş olsun.Yakalandığı zaman üstünde beş liraya yakın bozuk para çıkmıştı.Oysa öldürdüğü her adam   dan onar lira almış olsaydı,ceplerinin altınla dolu olması gerekirdi.Parası yoktu.Çünkü para için adam öldürmüyordu.O,öldürmek için öldürüyordu.Belki de bütün insanları öldürüp,bu koca yeryüzünde tek başına rahatça yaşamak istiyordu.Daha doğrusu niçin adam öldürdüğü belli değildi,bunu,belki kendisi de bilmiyordu.
     
     Çocukluğunda yakaladığı tavukların başını dişleriyle koparırmış.Sonra kedilerin gözlerini oymaya,köpeklerin karnını deşmeye başlamış.
     
     Dağa ilk çıkışı,evliliğin ilk gecesi olmuş.Zengo,köyünün en zengini.Yalnız kendi köyünün değil,bütün bura köylerinin en zengini.Böyle olduğu için de çok güzel bir kızla evlendi.Kızın babasına yüz koyunluk sürüyle üç yüz de altın verdi.Kızı aldı.Kız,gerdeğe girecekleri güne kadar  Zengo'nun yüzünü görmemişti.İlk o gece gördü.Görmesiyle de bir çığlık atıp,iki elini yüzüne kapayarak kaçması bir oldu.Ama kaçacak yer yoktu.Zengo,kapıyı tutmuştu.Kız iki avucu yüzüne kapalı,çığlık çığlığa duvara sırtını verip köşeye büzüldü.Parmaklarının arasından Zengo'ya bakıp çığlığı basıyordu.Zengo'yu görüp de korkmamak olanaksızdı.Boyu iki metreyi aşkındı.Elleri kürek kadar iriydi.Ya hele yüzü... Doğdu  ğu zaman,katır başlı çocuk diye bütün köylü şaşırmıştı.Bu baş,yalnız katır başına da benzemiyordu.Biraz katır,biraz domuz,biraz manda... Şaşılası bir baş.Bütün hayvanlara benziyor yalnız insana benzemiyordu.
Anasının bu çocuğa bir ayıdan gebe kaldığını söyleyenler bile vardı.Zengo büyüdükçe daha korkunçlaştı.Tepegözlü,fincan iriliğindeki iki gözünün biri alnında,biri de yan aşağıdaydı.İri burnu,suratına saplanmış bir bıçağın sapı gibi duruyordu.Yanpiri,kocaman ağzı vardı.Çiğ pirzola gibi alt dudağı sarkık,iri dişleri de görünürdü.Bütün yüzü kıllarla kaplıydı.Güzel gelin.Zengo'yu böyle görünce korkudan titreyerek köşeye büzüldü.İki eliyle yüzünü kapadı.Parmaklarının arasından Zengo'ya baktıkça çığlığı basıyordu.Zengo gülümsemeye çalıştı.Ama beceremedi.Çünkü,nasıl gülündüğünü hiç bilmiyordu.Geline doğru,ellerini açarak yürüdü.Maksadı geline gülümsemek, "Korkma,korkma benden," diye ona yalvarmaktı.Ona yalvaracak,insan olduğunu söyleyecek, "Bağırma,istersen vazgeçelim.Yarın sabah babanın evine git!.."diyecekti.Ama    gelin,bunu anlayamadı.Zengo'nun ellerini açıp üzerine yürüdüğünü görünce,boş bir çuval gibi bayıldı.Zengo,hiç soğukkanlılığını yitirmeden gelini okşaya okşaya boğdu.Sonra onu koynuna alıp sabaha kadar bera ber yattı.Gün ışımadan da başını alıp dağa kaçtı.
     
     Aradan bir hafta geçmeden Zengo,kızın babasını öldürdü.Ama bu,başka cinayetlere benzemiyordu.Adamı lokma lokma doğramış,her lokmasını köy yoluna serpmişti  Ertesi sabah yollarda parmaklar,kulaklar,burun gördüler.Zengo,daha sonra kendi iki kardeşini öldürdü.Kız kardeşini,başından aşağı gaz dökerek geceleyin tutuşturmuştu.Ağabeysini de bir gece baltayla parçala-yıp başını,kollarını,gövdesini,ayaklarını ayrı ayrı ağaçlara astı.Bundan sonra Zengo'nun cinayetlerinin ardı arkası gelmedi.Önce kendi hısımlarını öldürdü.Çocuk demiyor,kadın demiyor,öldürüyordu.En sonunda yakalanan Zengo,hapishanenin bodrumundaki hücreye atıldı.Mahkemesi başladı.Zengo avukat tutacaktı.Ama parası yoktu.Köyündeki topraklarını sattı,eline çok büyük para geçti.Bu kez de kendisini savunacak avukat  bulamadı.Hiçbir avukat onun davasını almak istemiyordu.Alsalar neye yarardı! Hiçbir avukat,Zengo'yu idamdan kurtaramayacağını biliyordu.Ama en sonunda avukat buldu,ve çok para verdi avukata.Zengo, avukatının kendisini yalnız idamdan değil,hapisten bile kurtaracağına inanıyordu.Mahkeme uzun sürdü.Sonunda sıra avukatın Zengo'yu savunmasına geldi.Avukat ayağa kalktı,öksürdü.Titrek,korkulu bir öksü-rüktü bu.Zengo'nun savunulacak bir yanı yoktu.Bütün suçları kanıtlarıyla ortadaydı.Avukatın,Zengo'yu savunacak gerçekten bir sözü yoktu.Söze başladı.
     
     "Pek muhterem reisim ve pek muhterem yüksek mahkeme heyeti...Müvekkilim masumdur.Onun masumiyetini anlamak için temiz nasiyesine,şefkatle bakan gözlerine bir nazar atfetmek kafidir sanırım.Yük-sek mahkemenizden rica ederim.Sanık mevkiinde bulunan müvekkilime dikkatle bakınız.Kendisine isnad edilen bunca suç,bu masum,bu temiz,bu açık çehreden beklenebilir mi? Hayır.Edilemez.

     Avukat heyecanla tam bir saat konuştu.Ama bütün çabası boşa gitmişti.Sözlerinin hiçbiri,ne yargıçlarda,ne dinleyicilerde olumlu bir etki yaptı.Nasıl olsa Zengo'yu kurtaramayacağını bilen avukat,hiç olmazsa sanıktan aldığı parayı hak etmek için konuşmuştu.Yalnız bir kişi,avukatın söylediklerinden üzüntü duymuştu.Ağlıyordu.Bu adam,Zengo'ydu.Alnındaki fincan iriliğindeki gözü yaşarmıştı.Avukatına bakarken gülümsemeye çalışıyordu.Mahkeme karar için bir ay ileriye atıldı.Zengo,salondan çıkınca avukatın elini öptü.Bütün hayatında,kendisine "iyi"diyen tek kişi bu avukattı.Hapishaneden avukatına beş bin lira da- ha gönderdi.Daha önce de çok para vermişti."Helal olsun,böyle avukata helal olsun..."diyordu.Yargıç kararını bildirdi.İDAM! Zengo,avukatına gülümsüyordu.Hapishaneden avukatına ikinci kez beş bin lira daha gönderdi."Helal olsun, böyle avukata, helal olsun..."diyordu.İdam kararı Meclis'te onaylandı.Zengo,gülüyordu,sevinçliydi.Zengo,bütün parasını avukata bıraktı.İdam sehpasına götürülmek için hücresin-   den alınırken Zengo:"Helal olsun,böyle avukata,helal olsun..."diye söyleniyor,gülümsüyordu.

     Sevgi eksikliği her zaman bir Zengo yaratmaz,ama dünyada küskün,kendini değersiz bulan,kendini ve insanları sevmeyen kişiler ortaya çıkarır.Benlik bilinci,geçmişte kişiye nasıl davranıldığı,neler söylenildiğiyle oluşur.Benlik bilincini değiştirip,kendini tanıma yoluyla yeniden biçimlendirme yoluna geçilmezse,gerçeğe uymayan benlik   bilinci,ömür boyu sürer. (Hikaye Aziz Nesin'in, KAYNAK: YENİDEN İNSAN İNSANA(DOĞAN CÜCELOĞLU).

(Yazıyı İnönü PDR'den Nedim Ak gönderdi).
Devamını okumak için tıklayın...

Mevlana; Kişisel Gelişimin Piri


Mevlana kişisel gelişimin piriSon yıllarda Türkiye'de ve dünyada bir Mevlana fırtınasıdır esiyor. Mevlana hem şahsı, hem eserleri ile sayısız araştırma kitabına, romana, belgesele ve filme konu oluyor. Görüşleri sanatçılara ilham kapılarını aralarken, terapistler ondan esinlenerek yeni terapi metotları geliştiriyor, psikolog ve psikiyatrlar ise uyguladıkları iyileştirme formülleri arasına Mesnevi'yi de katıyor, kimi pedagoglar onun öğütlerini baş tacı ediyor. Mevlana'nın eserlerinden derlenmiş bilgelik hikayeleri başlı başına kitaplar olarak okuyucuya sunuluyor. Mevlana'dan esinlenmiş çalışma formülleri iş dünyasına yönelik çalışmalarda da boy gösteriyor. Mevlana Celaleddin Rumi'nin sekiz buçuk asırdır her kesimden insanı besleyen bilgelik ateşi son dönemlerde daha da harlanarak yanmaya devam ediyor görünüyor.

  Mesnevi Başlıbaşına Bir Terapi Kaynağı

Psikoterapinin en yeni öğretisi Mevlana ve eseri 'Mesnevi'den! Psikoterapist Dr. Faik Özdengül 'Mesnevi'yi temel alarak modern insanın problemlerine çözümler sunuyor.

Mevlana'nın türlü özelliklerinin arasında ruh hekimliğinin de olduğunu biliyor muydunuz? Yeni Aktüel dergisine konuşan Terapist Doktor Faik Özdengül'e göre; Mevlana'nın 'Mesnevi'si aynı zamanda gerçek bir terapi kitabı: "O, çözümü sunmadan insanı bulunduğu sıkıntılı duygudurumdan çıkarıyor sonra da sorununun çözümüne kulak verecek, algılayacak hale getiriyor..."

TERAPİ KİTABI GİBİ


Dr. Faik Özdengül 'Mesnevi' ile yedi yıl önce tanışmış. Tabii o da herkes gibi Mevlana Celaleddin Rumi ve eserini biliyormuş. Ancak Konya'da Doç Dr. Yakup Şafak'ın insanlardan gelen talep üzerine başlattığı 'Mesnevi' okumalarına katılınca, Mevlana ve öğretisinden zamanla bildiklerinin çok üzerinde şeyler kazanabileceğini görmüş. Beş yıl süren bu çalışmanın sonunda Psikoterapist Dr. Faik Özdengül, 'Mesnevi'nin neredeyse başlı başına bir terapi kitabı olduğunu fark etmiş. 'Mesnevi'nin hemen ilk beyitlerinin ardından gelen ilk hikaye ruhsal tedavi ile ilgiliymiş ve eserin diğer bölümlerinde ve içerdiği hikayelerde bambaşka bir ruhsal tedavi metodu olduğunu keşfetmiş.

İNSANI DEĞİŞTİRİYOR

Dr. Özdengül, Mevlana'nın terapötik açıdan etkili tedavi edici birçok kuramı 'Mesnevi'ye aktardığını görmüş. Ona göre bu, 'tedavi edici psikoterapiden daha çok ruh sağlığını koruyucu anlamında ele alınması gereken' başlı başına bir terapi. 'Mesnevi'nin kendine ait bir terapi tekniği olduğunu belirten terapist doktor; "Mesnevi, içine girildiği zaman insanı alıyor, düşünme biçimini, hayata bakışı değiştiriyor ve insanı başka birisi haline getiriyor. Sonuçta birçok problem, problem olmaktan çıkıyor" diyor. Faik Özdengül, Mevlana ve Mesnevi'den çıkardığı bu terapi metoduna 'Aşkın Terapi' adını vermiş. Bu terapiyi 'Rumi ve Aşkın Terapi', 'Her Şey Yağmurla Başladı' kitaplarıyla ortaya koymuş. Söylediği kadarıyla "Biz iş ve söz hekimleriyiz... Bizim ilacımız hastalar için birebirdir" diyen Mevlana gerçekte 'Mesnevi'ye gizlediği bir terapi yöntemiyle fark ettirmeden ciddi ve bilinçli olarak insanları iyileştiriyor.

İLK BEYİTTE BİLE VAR

Bunu yaparken de içlerine telkinler, açıklamalar, hikmetler yerleştirdiği hikayeleri kullanıyor. Özdengül'e göre Mesnevi'nin bu özelliği daha ilk beyitlerden itibaren başlıyor: "Çok fazla söze gerek yok Mesnevi'nin ilk hikâyesi hasta ve hekim hikâyesidir ve tam anlamıyla ruhsal terapiyi anlatır."

SONUÇLAR ÇOK OLUMLU...

Faik Özdengül'ün terapi metodu; esas olarak Mesnevi'deki hikayelerden ve Mevlana'nın hikmetli sözlerinden hareketle insanların kendilerini keşfetmelerine dayanıyor. Seansların çoğu Mesnevi okuyarak, ondan alıntılar yaparak, içindeki hikayeleri irdeleyerek geçiyor. Tabii ki modern tekniklerle birlikte... Sonuçlar son derece olumlu. Danışanlar neticede birer 'Mesnevi' okuyucusu oluyor. Özdengül'ün şimdiki hedefi, 'Aşkın Terapi'yi daha geniş kitlelerle buluşturmak üzere Konya'da bir enstitü kurmak. Mevlana sekiz asırdır hitap ettiği insanlığa şimdi bir de terapist ve yaşam koçu olarak yardım sunuyor.

Haberin kaynağı için Tıklayınız. 
Devamını okumak için tıklayın...