Pages

27 Mayıs 2013 Pazartesi

Alan Dışı Atamalar Protestosu | Malatya

                                     


İnönü Üniversitesi öğrenci ve öğretim görevlileri Milli Eğitimin ''kurs'' ile felsefecilerin ''Okul Psikolojik Danışmanı'' olarak atanması kararını protesto etmek için 31 Mayıs Cuma günü saat 13.00'da Malatya İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde toplanıyor. 



Devamını okumak için tıklayın...

17 Mayıs 2013 Cuma

Tepkili Sınıflar ile Etkili Öğrenme

ABD'nin Maine Eyaletinde bulunan bir ilkokulda uygulanan Tepkili Sınıflar yönteminin uygulanışı ve okulun eyalet ortalamasına göre başarısının artışı gösteriliyor.

Her ne kadar Türkiye'de hem Milli Eğitim planına harfiyen uyma zorunluluğunun olması hem de kalabalık sınıflarda uygulamasının zor olması nedeniyle kullanışlı görünmese de çocukların daha iyi öğrenmelerini nasıl sağlayabilir ? sorusuna cevap bulmak adına güzel bir çalışma.


Devamını okumak için tıklayın...

5 Mayıs 2013 Pazar

Beyaz Zambaklar Ülkesinde | Grigory Petrov

     Beyaz Zambaklar Ülkesinde, Kuzey Avrupa'nın Finlandiya gibi küçük ve geri kalmış bir ülkesinin eğitim ve kültür alanlarında nasıl kalkındığını anlatan büyük, toplumsal bir yapıttır.

     Fin halkı önceden nasıldı, sonradan ne duruma geldi ? Bunda okulun, büronun, dinin, kışlanın rolleri nedir ?

     Yazar Grigory Petrov'un da dediği gibi; bir ülkenin refahı, devletin sağlamlığı,ulusun onuru, yurttaşların istek ve kararlılığına bağlıdır. Petrov Beyaz Zambaklar Ülkesi'nde bu ulusun nasıl oluştuğunu anlatıyor.

     Yayınlandığı ilk yıllarda Türkçe'ye de çevirilen kitap Atatürk tarafından da beğenilmiş ve askeri okullarda okutulması emrini vermişti.

     Her cümlesi altı çizilecek değerde olan ve mutlaka okunması gereken bir başyapıt.
Devamını okumak için tıklayın...

Eğlenceli Psikoloji | Ev Yapımı Klasik Koşullanma Deneyi


Devamını okumak için tıklayın...

28 Nisan 2013 Pazar

Bir Psikolojik Danışmana 250 Öğrenci Düşmeli

   
     Okullarda rehber öğretmen açığı gün geçtikçe artıyor. Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik mezunları bu açığı kapatamıyor. Okullardaki sosyal sorunlar ve şiddet olayları ne yazık ki tırmanıyor. 



Devamını okumak için tıklayın...

Dünden Bugüne İnönü Üniversitesi'nde PDR | Mustafa Kılıç

Prof. Dr. Mustafa Kılıç'ın, İnönü Üniversitesi PDR bölümünü, kurulduğu günden bugüne anlattığı video;


Devamını okumak için tıklayın...

14 Nisan 2013 Pazar

Süper Anne Sendromu


Sanayi devrimi ile dünyada, 19. Yüzyılın sonlarında da ülkemizde kadınların “ücretli işçi” ve 20.yüzyıl başlarında “devlet memuru” olarak kabul edilmesiyle kadının toplum içinde aldığı roller farklılaşmış, çoğalmıştır. Eskiden evinin düzeninden, çocuğunun iyi yetişmesinden veya günlük ev yaşamının sorunsuz yürümesinden sorumluyken şimdi birçok kadın çalışma hayatında da kendine bir yer bulmak, kariyer hedeflerini gerçekleştirmek için çabalamaktadır. Bu durum, kadınlara yeni özgürlük alanları getiriyor gibi görülse de birçok değişik cephede savaşmak bazen yorucu hatta tüketici olmaktadır. Hele kişilik yapısı, A tipi dediğimiz; coşkulu, değişik konuları merak eden, tez canlı, birçok şeyi aynı anda yapmak isteyen, mükemmeliyetçi ama çabuk sinirlenen biri ise beklentiler ve gereksinimler altında ezilmek kaçınılmaz olabilmektedir.

Bugün birçok kadın, gününün büyük bir kısmını iş yerinde çalışma arkadaşlarıyla mücadele edip, müdürüne/patronuna en iyi performansı sunup, koşarak eve gelip (hatta belki de önce markete uğrayıp ailesi için organik, faydalı, katkısız, bütçesine de uygun en iyi malzemeleri alıp), sofrayı hazırlayıp birkaç çeşit yemeği çocuklarına ve eşine servis yapıp, ortalığı toparlayıp, öğretmenden veya veli arkadaşlarından gün içinde aldığı direktiflerle çocuğunun en iyi ödev veya proje yapması için uğraşıyor.

Hayat bu en iyilerin peşinde koşarken önce kadınların kendilerini daha sonra da çevresindekileri yoruyor. Çünkü mükemmel anne olabilmek için harcanan fazladan çaba stresi arttırıyor ve hayat enerjilerini düşürüyor. Etrafındaki kişilere tahammülü giderek azalıyor, beklentileri ise giderek çoğalıyor. “Ben sizin için bunca şeyi yaparken sen nasıl bunu yapmazsın” cümleleri ile başlayan tartışmalar çözüme ulaşmadan bir kısır döngüye giriyor. Bütün bunların sonucunda da sık sık öfke patlamaları yaşayan, her daim bir şeylerin eksik kalmasından endişeli biri haline geliyorlar. Kısacası kadınlar, mükemmelin peşinden koşarken tükenmişlik sendromu yaşayıp, hayat kalitelerini düşürüyorlar.

Bütün bunları durdurmak ve yarından itibaren daha farklı bir hayatı yaşamak biraz çaba ile mümkün olabilir. İşte, bu konuda yararlı olabilecek birkaç öneri;

1. Denge kurun. Yapmak zorunda olduklarınızdan mutlaka bazıları daha öncelik sahibi veya vazgeçilmezdir. Bunları aksatmadan yaptığınız sürece, diğerlerinin tam istediğiniz gibi olmamasına aldırmayın.

2. Kendinizi başkalarıyla kıyaslamaktan kaçının. Başkalarının daha çok para kazanmasının, süper bir ev kadını veya çok anlayışlı bir anne olmasının sizin hayatınızda hiçbir değişiklik yapmayacağını unutmayın. Sizin yapabildiğiniz onca şeyin de çevrenizdekilerin hayatını nasıl kolaylaştırdığını fark edin.

3. Değişmesini istemediğiniz yönlerinizin listesini yapın. En az on tane madde bulmaya çalışın. Bulamıyorsanız ailenize kendinizle ilgili bu konuda sorular sorun. Birçok farklı yönünüzü duymak bakış açınızı değiştirebilir.

4. Çocuklarınızla, eve geldiğinizde ödev kontrolü haricinde bilgisayar, televizyon veya telefon olmadan ortalama yarım saat kaliteli zaman geçirin. Bu zaman içinde sizin de hoşunuza gidecek oyunlar üretin veya değişik malzemelerden sanat faaliyetleri yapın, evdeki artık malzemelerden kendi oyuncaklarınızı oluşturun. Böylece hem çocuğunuzla özel zaman geçirmiş hem de günün sıradan gidişatından bir mola çalmış olursunuz.

5. Kendinize nefes alacağınız özel zamanlar yaratın. Bu vakitlerde; hobilerinize de zaman ayırabilirsiniz arkadaşlarınızla da görüşebilirsiniz. Bunu ertelemeyin, sabote edilmesine izin vermeyin.

6. Son olarak, gerçek hayatın reklam filmlerindeki veya televizyon programlarındaki mükemmel anne-eş-çalışan kadınlarla dolu olmadığını bilin, kendinizi yapabildiklerinizle sevmeniz gerektiğini unutmayın. Her şeyin “daha iyisi” veya “daha fazlası” olabilir. Önemli olan, sizin “elinizden gelen” ile mutlu olabilmenizdir.

MERVE SOYSAL BAŞA, Uzman Klinik Psikolog 
  
Devamını okumak için tıklayın...