Pages

18 Mart 2013 Pazartesi

Deliliğin Tutkusu / Tutkunun Deliliği; Psikoz Sorununa Psikanalitik Yaklaşım

Bu haftanın teması olan psikanalitik yaklaşım üzerine paylaşımlarımıza bir kitap önerisiyle devam ediyoruz. 
Kitabın yazarı Prof. Dr. Elda Abrevaya önsözünde Şöyle söylüyor:

Bu araştırma 2000 yılında Porto Riko'da basılan kitabın (La Locura Conıo Pasiön) Türkçe çevirisine karşılık gelmektedir. Delilik sorunsalına olan ilgim, doktora tezimi Paris'te bir gündüz hastanesinde tedavi gören otistik ve psikotik çocuklar üzerinde yaptığım 70'li yıllara dayanmaktadır.

Ama bu çalışma asıl Porto Riko'da Ruh Sağlığı Merkezindeki pratiğimin yüreğinde doğmuş ve biçimlenmiştir. İspanyolca metnin birinci bölümünde XIX. yüzyılda Porto Riko'da deliliğin tarihini incelemiştim. Bir şekilde delilerin kapatıldığı ilk kurumlarla, benim daha sonra çalışacağım Ruh Sağlığı Merkezi arasındaki bağları sezinlemiştim. 

Yani acının, korku ve şiddetin egemen olduğu dünün psikiyatrik kurumlarıyla bugünküler arasında bir ilişki vardı. Nitekim kitabın son bölümünde sunduğum bayan Lucy vakasıyla da bu sürekliliği sağlamak istedim. 

Yalnız Türkçe metin, Porto Riko'da XIX. yüzyılda delilerin kapatıldığı kurumlara ilişkin birinci bölümü kapsamamaktadır. Bu bağlamda, ister Porto Riko'da, ister Türkiye'de olsun, zaman içinde delilik deneyimine eşlik eden karanlık belleği düşünebilmek için Foucault'nun şu sözlerine göz atmak yerinde olur: "Aklını yitirmişlik, halkların temel belleği ve onların geçmişe en büyük sadakatleri olacaktır; aklını yitirmişlik deneyiminde tarih sürekli çağdaş olacaktır".

Kitabımda geleneksel psikiyatrinin delilik sorunsalına yaklaşımına eleştirisel bir görüş geliştirmeye çalıştım. Psikiyatrik bakışın nesnesi olan semptomların engelini aşarak, delinin söyleminin temsil ettiği bilgiye erişmek istedim. Bunun için de psikanalitik kuramlara başvurdum.

İlginç bir anlatımı ve etkileyici konusuyla okunması gereken bu kitabın kısa tanıtımını yapacak olursak;

XIX. yüzyılda tecrit etme, sorgulama, duş cezaları, katı disiplin, çalışma yükümlülüğü, ödüllendirme gibi, tımarhanelerde yürütülen tüm teknikler, hekimi 'deliliğin mutlak efendisi' haline getirmişti. Gizlenen deliliği ortaya çıkaran, onu yenmeye çalışan, büyük bir ustalıkla tahrik ettikten sonra sakinleştirip yeniden onu konumlandıran hekimdi. Bu bağlamda deliliğin psikolojisi tımarhanede gelişmiştir.

Freud'un söylemiyle birlikte, deliliğin tarihinde o zamana değin gerçekleştirilen tedaviye ilişkin bir kırılma yaşanacaktır. Klasik çağdan itibaren akıl dünyasıyla delilik arasında kopan diyalog, psikanalizle yeniden kurulmuş olur.

0 yorum:

Yorum Gönder