Adından da anlaşılacağı üzere aile terapisi, dile getirilen sorunların, ait olduğu bireye atfedilerek değil de, ailenin tümü göz önüne alınarak aşılmasına denir. Bu iyileştirme sürecinde ailenin isleyiş biçimi, aile üyelerinin birbirleriyle ilişki ve iletişimi öncelikli olarak ele alınır.
Şimdi aile terapisinin gelişimine hizmet etmiş teorisyenlerden başlıcalarının çalışmalarına bakalım. Sonra da okul ortamında çalışan psikolojik danışman ya da öğretmenlerin bu terapi yönteminden yararlanabilecekleri noktaları açığa çıkaralım.
1980'li yıllarda, Wisconsin Aile Çalışmaları Enstitüsü bünyesinde kurulan Kısa Aile Terapisi Merkezi'nde çalışan Steve de Shazer, Erickson ve MRI'dan etkilenerek yazdığı "Kısa Terapide Çözüm Anahtarları" ve "Kısa Terapi Kalıpları" adlı kitaplarını yayınlayarak, aile terapisinde çok önemli bir gelişmeye imza atmıştır. Çözüm Odaklı Aile Terapisi (Solution-Focused Therapy) olarak adlandırılan bu yaklaşım özellikle okullardaki kullanım alanı açısından dikkate değerdir.
Okullarda “Çözüm Odaklı Aile Terapisi”nin Kullanım Alanı
Okullarda “Çözüm Odaklı Aile Terapisi”nin Kullanım Alanı
Okullarda aile terapisinin kullanım alanı çok fazladır. Bir rehber öğretmen için aile terapisinin becerilerini kullanabiliyor olmak, aniden oluşan kriz anlarında, velilerin okulda çocuklarının sorunlarına çözüm aramaya geldikleri zamanlarda ve diğer sıkıntılı anlara yönelik çalışılması gereken durumlarda büyük mesleki kolaylık demektir.
Örneğin, okuldan kendilerine rehberlik edilmesini bekleyen bir ana-babaya, rehber öğretmen yapısal terapinin ana temaları kullanılarak alt sistemler, sınırlar ve koalisyonlarla ilgili öneriler verilebilir. Ya da, aile terapisi yetkinliği olan rehber öğretmen, öğrencisinin yaşadığı sorun ya da sorunlara aile üyesinin katkısı olduğunu hissederse veya sorunun aşılması için aile üyelerinin de desteğine ihtiyaç duyarsa öğrenci ve ailesini okulda görüşme yapmaya çağırabilir. Gerekli durumlarda öğrenciyi ailesiyle beraber iken evinde ziyaret edebilir. Hatta kullanmayı tercih ettiği, kendini yakın hissettiği tekniklere bağlı olarak, ailenin tümünü biraraya getirmesi gerekmeyebilir. Evde yapılacak müdahaleler ve "ev ödevleri" öyle ayarlanabilir ki, öğrencinin bulunmadığı görüşmeler de bile işe yarar adımlar atılabilir. Yetkin olduğu teknikleri kullandığı ve okul ortamının izin verdiği ölçüde oldukça etkili olacağı kesindir.
Bununla beraber, okul ortamında rehber öğretmenin ilgilenmesi gereken öğrenci sayısı çok ve zamanı kısıtlıdır. Bu durum rehber öğretmenler için etkili ve hızlı çözüm yollarını ihtiyaç haline getirmiştir. Çözüm Odaklı Aile Terapisi bu noktada diğer modellerden ayrışmaktadır. Bu yaklaşımın okul ortamındaki müdahaleleri, odak noktası "problemin sebebi nedir?" olmadığı için, diğer tekniklere göre, hem okul çalışanları hem de öğrenciler için daha etkili ve daha az stres vericidir.
Çözüm Odaklı Aile Terapisi yaklaşımını kullanmakta olan bir rehber öğretmen, sahip olmadıkları, eksik olan becerilerini danışanlarına, öğrencilerine öğretmeye çalışmak yerine, zaten var olan kaynaklara, başarının var olduğu alanlara yönelir. Müdahaleler, sıkıntı yaşanılan anların değil de, problemin var olmadığı özel anların altını çizer. Rehber öğretmen danışanından (öğretmen, veli ya da öğrenci) şimdiye kadar hiç başaramadığı bir şey yapmasını istemek yerine, arzulanan durumu daha önceki benzer bir başarılı anla özdeşleştirir. Örneğin, öğrencilerini kontrol etmede sorun yaşayan bir öğretmene yeni bir davranış programı oluşturmasını önerip, sınıfta bağırıp çağıran öğrencilerine sarılıp, içinden çığlık atmak geldiği anda da gülümsemesini istemek yerine, bir kaç gün önce bir öğrencisinde başarılı olduğu bir müdahaleyi devam ettirmesini söylemek daha etkili olacaktır.
Bu yaklaşım, "normal" olarak tasvir edildiğinde problemleri daha çözülebilir kılan dilin gücünü kullanır. Problemler, pozitif olasılıkların göz önüne alındığı şekilde "yeniden tasvir" edildikçe, başarı ulaşılabilir hale gelir. Örneğin bir öğretmen devamlı kızgın olan bir öğrencisinden şikayet ediyor olabilir. Rehber öğretmen bu durumu, öğrencinin "zaman zaman kızgınlıkla başı belada" şeklinde geri yansıtır. Böylece sorun dışlanır. Kişi problemin kaynağı olmaktan çıkar ve sorun dış etkenlere atfedilir. Hatta rehber öğretmen bir adım daha ileriye giderek öğretmene ve öğrenciye, bu kızgınlığın öğrencinin canını çok da sıkmadığı anları fark etmelerini isteyebilir. Bu yaklaşım öğretmeni, öğrenciyi farklı şekilde algılamasına, öğrenciyi ise yeni bir davranış geliştirebileceği şekilde kızgınlığının farkına varmasına cesaretlendirir.
Başarı amacın gerçekleştirilmesi demek olduğundan, bu amaçları geliştirmek ve belirlemek çözüm odaklı aile terapisi için çok önemlidir. Bu durumda, kontrol edilemeyen değil yapılması mümkün olanı amaçlamak esastır. Örneğin, ne öğrenci ne de rehber öğretmen bir anne-babayı kavga etmekten ya da boşanmaktan vazgeçiremez. Ama bir öğrenci daha önce böylesi durumlarla, çok zorlanmış olsa da, nasıl baş ettiğini hatırlayıp listeleyebilir. Zaten bu danışma seansı bir baş etme durumu değil mi? Nasıl buraya gelmeye karar verdi ve bu kadar açık ve etkili bir şekilde sorununu konuşmayı başardı? İşte böyle basit ve dakikalık durumlar sorunun "kontrol altında" olduğu anlardır. Hatta seans sırasında bu notlar yazıya dökülür, bir kopyası rehberde kalır. Bir kopyasını da öğrenci gerektiğinde bakıp hatırlayabilmesi için evine götürür.
Ayrıca, bir çok okul ortamında rehber öğretmene bir öğrenciyi ya da sorunu düzeltecek, tamir edecek kişi olarak bakılmaktadır. Övgü olarak da düşünülebilse de, günümüzdeki iş yükü ile bir rehberin ya da yöneticinin böyle bir "çözümde tam sorumluluğu" yüklenmesi gerçek dışı görülmektedir. Çözüm odaklı aile terapisi yaklaşımını benimseyen bir okul programı ilk görüşme sonrasında rehber öğretmenin işini hafifletip, sorunu gözlemleyen öğretmene ve öğrenciye daha çok sorumluluk yüklemektedir.
Tüm bu anlatılanlar ışığında, aile terapisi ve özellikle çözüm odaklı aile terapisinin bir rehber öğretmen için ne kadar işe yarar bir yaklaşım olduğu görülmektedir. Son yıllarda ülkemizde aile terapisi alanındaki ümit veren gelişmeler göz önüne alındığında, düzenlenen eğitimlerle yetkinlik kazanan psikolog, psikolojik danışman ve diğer meslekdaşların çalışmalarında bu yaklaşımı kullanmakta oldukları anlaşılmaktadır. Bu noktadan yola çıkarak denilebilir ki, rehber öğretmenlerin bu çok işe yarar yöntemi okullarda kullanmaya başlamaları da fazla zaman almayacaktır.
GAYE KORKMAZ, Psikolojik Danışman
DBE Çocuk ve Genç Bölümü
0 yorum:
Yorum Gönder