Pages

29 Ocak 2013 Salı

Her Yaşta ve Her Türde Öğrenci İçin Tek Felsefe

     Öğretimle ilgili kitapların çoğu, sanki öğretmenlerin her yaştaki çocuk için farklı bir pedagojiye gereksinimleri varmış gibi farklı yaşlardaki çocuklar için farklı beceriler, stratejiler ve yöntemler gerektiğini söyler. Anaokuluna giden çocuklarla liseye gidenlerin veya altıncı sınıf öğrencilerinin eğitiminin çok farklı olduğu söylenir. Materyallerin ve eğitim deneyimlerinin belirlenmesinde farklı gelişim çağındaki çocukların göz önünde bulundurulması gerektiği doğru olmakla birlikte, öğretmen ve öğrenci arasındaki temel insan ilişkisi aynı kalmaktadır.
     E.Ö.E kurslarında sunduğumuz beceriler ve yöntemler, üniversite çağındakiler de dahil olmak üzere her yaştaki örencinin etkili eğitimi için aynı derecede faydalı ve uygulanabilirdir. Öğretmenler, anaokulu öğrencileri,  ilkokul öğrencileri veya lise öğrencileri için ayrı beceriler öğrenmek zorunda değildir. Bizim felsefemize göre hangi yaşta olursa olsunlar, öğrenciler insandırlar ve öğretmenlerin onlara davranış tarzına göre, onlarla iyi veya kötü insani ilişkiler kuracaklardır. 
     Benzer şekilde, öğrenciler arasında, ırk, etnik köken, IQ derecesi, yetenek, sosyal ve ekonomik durum gibi farklılıklara da gereğinden fazla önem verildiğini düşünüyoruz. Öğrencileri sınıflandırmak, denemek, değerlendirmek, etiketlendirmek ve kalıplara sokmak sadece gereksiz değil aynı zamanda zararlı da olabilir. Bu anlayış, okulların öğrencilerini, doktorların hastalarını gördükleri gibi değerlendirmelerine neden olmuştur. Bilindiği gibi birçok doktor hastalarından bir kişi olarak değil, örneğin; ''alerji vakam'' ''kalp hastam'' ''ülser hastam'' gibi tanımlamalarla bahseder. Okullar da genel olarak, öğrencilerini bir kişi olarak değil, yüzü olmayan vakalar olmak değerlendirmektedir. Başarılı olanlar, yetenekli olanlar, başarısız olanlar, eğitim açısından özürlü olanlar, alt kültür olanlar, alt kültür olanlar, yüksek veya düşük IQ'su olanlar, hiperaktif, ruhen çökmüş olanlar, yüksek veya düşük potansiyeli olanlar vs.Bu tür bir teşhisin ve bu teşhisin ardından onları gruplandırmanın zararlı etkileri birçok araştırmayla ortaya konmuştur. (Praeger, 1997 Araştırmaları).  Bu araştırmalar bu tür gruplandırmaların sadece çocuğun özsaygısını azaltmakla kalmadığını , aynı zamanda öğretmenin beklentilerinin önyargılı olmasına (kendini doğrulayan kehanet) neden olduğunu ve bu nedenle eğitimin niteliğinin düştüğünü açıkça göstermektedir.

     Daha fazlası için ''Etkili Öğretmenlik Eğitimi''

     Etkili Öğretmenlik Eğitimi kitabından alınan bu bölüm çoğunlukla Amerikan eğitim sistemini göz önünde bulundururak yazılmıştır. Sizce Türk Eğitim Sistemi içinde bulunan sorunları da yansıtan yerler var mı ?

0 yorum:

Yorum Gönder